Takvimler 2009 yılının haziran ayını gösteriyordu. Bulgaristan’ın kış turizmi ile meşhur, bizim Uludağımız’a, Palandökenimiz’e, Erciyesimiz’e benzeyenPamporovoşehrinde Euro-Mediterranean Center for Cross-Cultural Dialogue (EMCCD) tarafından düzenlenecek olan International YouthSeminar: “EuropeanYouthActingforPrevention of YouthViolentExtremism” konulu seminerin katılımcılarının açıklanmasını bekliyordum. Nihayet beklediğim e-posta gelmişti ve programa kabul edildiğim yazıyordu. Katılımcılara toplu halde gönderilen e-postanın gönderilenler kısmından hemen başka Türk olup olmadığını kontrol ettim. Zira güzergâhlarımız, konumumuz uygunsa beraber gitmek için teklifte bulunacaktım.
E-posta adreslerinin arasından birkaç tane Türk’e ait olanını buldum ve onlara yazdım. Aynı zamanda da telefon numaramı da ekledim. Bu sırada İstanbul/Fatih/29 Mayıs İlköğretim Okulu’nda görev yapıyordum. Birkaç gün sonra bir yandan İstanbul’un aşırı nemli sıcağıyla, bir yandan da öğrencilerimle baş etmeye çalışırken çıktığımız teneffüs arasındayken telefonum çaldı ve şöyle bir diyalog yaşadım.
-Hocam merhaba. Ben Taha Kampus.
-Merhaba hocam ben de Burak Zeki Güneş.
-Hocam nereden katılacaksınız acaba programa?
-Ben İstanbul’dayım hocam.
-Ne güzel. Peki, memleket neresi?
-Balıkesirliyim hocam ben.
-A gerçekten mi? Ben de Balıkesirliyim. Hatta Balıkesir’de görev yapıyorum. Ne işle meşgulsünüz?
-Öğretmenim.
-Ben de öğretmenim. Branşınız neydi peki?
-Matematik öğretmeniyim.
-Bu kadar da olmaz herhâlde. Ben de matematik öğretmeniyim. (Gülüşmeler)
Bu ilginç ve bir o kadar da keyifli diyaloğun ardından telefonlarımız kapattık. Seyahat zamanı geldiğin de birlikte gitmek nasip olmadı ama daha da ilginç anımız oldu. Ben bir gün önce gidip Sofya’yı gezdim. Bir gece konakladım ve ertesi günü otobüs terminalinden Pamporovo otobüslerine binerek buraya doğru hareket ettim. Taha Hocam ile telefonda tanıştıktan ve bir sürü ortak noktamızın olduğunu fark ettikten sonra kendisini de merak ettiğim için gerek isminden gerekse e-posta adresini arama motorlarında aratarak e-postasının profilinde bulunan bir resmine ulaştım.
Artık kendisini nerede görsem tanırdım. Yaklaşık 2 saatlik bir seyahatten sonra Pamporovo terminaline ulaşmıştım. Otobüsten inip valizimi almıştım ki az ilerimde Taha Hocam ve arkadaşlarını gördüm. Onlarda otobüslerinden inmiş bavullarını alıklarını fark ettim. Bu da ilginç bir olay olmuştu. Zira onlar Türkiye’den geliyorlardı bense Sofya’dan geliyordum ve otogarda aynı anda karşılaşmıştık. Onlar valiz işleri ile uğraşırken arkalarında yanlarına gittim ve ismi ile selam verdim. Bu yaban ellerde kendine ismi ile kimin seslendiğinin şaşkınlığıyla arkalarına döndüler. Onlar bu şaşkınlığı daha üzerlerinde atamadan hepsi ile tekrar tanıştık. Sonrasında kendisini nasıl tanığımı anlattım.
Bir müddet otogarda bekledikten sonra programın yapılacağı tesise giden başka bir otobüse bindik. Kısa süren bir yolculuktan sonra ise tesisimize ulaştık. Toplam 4 Türk erkek katılımcıydık. Kaldığımız yer bir apart oteldi ve biz hepimiz aynı odaya düştük.
Programda İsrail’den tutun da Filistin’e, Mısır’a kadar oldukça fazla ülkeden katılımcılar vardı. Programın yapıldığı tesis de oldukça lükstü. Fakat yaz sezonu olması dolayısıyla doluluk oranı çok azdı. Pamporovo şehrinin ülkemizden de kış sezonunda birçok turistin uğrak noktası olduğunu orada öğrendik. Güzel, keyifli, bol katılımlı bir programdan sonra Taha Hocam ve arkadaşları ile irtibatımızı koparmamak ve memlekette de görüşmek üzere ayrıldık.
Artık ben her tatilde Balıkesir’e gidişimde Taha Hocamın yanına uğruyordum. Böylece dostluğumuz gittikçe pekişiyordu. Sonraki zamanlarda yine memlekette olduğum zamanlarda sadece yanına uğramaktan ziyade sık sık görüşmeye başlamıştık. Bu dostluk artarak devam etti. Yeri geldi akıl danıştığım bir büyüğüm oldu, yeri geldi sırrımı, sıkıntımı paylaştığım bir arkadaşım oldu Taha Hocam. Öyle bir noktaya geldik ki onu yada beni yalnız görenler bizim buraların tabiri ile “Sağdıcın nerede?” diye sormaktan kendilerini alamıyorlardı.
Yıllar sonra takvimler yine bir haziran ayını gösteriyordu. Bu kez yıl 2015’ti. Ben İstanbul’dan Balıkesir’e, memleketime tayin istedim. Tayin sürecinde de kendisinden nerelerin yazılabileceği hususunda fikir aldım.
Asıl ilginç olan ise 6 yıl önce başlayan dostluğun şu anda aynı okulda görev yaparak devam ediyor olması.
Böylece 2009 yılında telefonda başlayan bu dostluk 2015 yılında aynı okulda görev yaparak sürüyor. Biz yine hala birlikte proje yapıyoruz, fikirlerimizi birbirimizle paylaşıyoruz. Birlikte vakit geçirmekten keyif alıyoruz. Zannediyorum bizim bu hikâyemiz gibi birçok projeye katılan arkadaşlarımızın da nice güzel hikâyeleri vardır.